top of page

KEDİLERLE ASANSÖRE BİNMEK İSTEMEYEN ADAM / Öykü

  • Yazarın fotoğrafı: Düş ve Mitos
    Düş ve Mitos
  • 28 Haz
  • 5 dakikada okunur
ree


KEDİLERLE ASANSÖRE BİNMEK İSTEMEYEN ADAM

 

Hasan Çelikkol

 

Öykü

 

 “Piriformis Sendromu” dedi doktor. “Piriformis kasınızın siyatik sinirine baskı yapmasıyla oluyor bu ağrınız. Telaşlanacak bir durumunuz yok diyebilirim. Bel fıtığı da değilsiniz. Yaşa bağlı kireçlenme var sadece. O da çok normal bu yaşınıza göre. Birkaç egzersizle geçer, geçmezse haftaya perşembe günü gelin, ağrı kesici yazayım size.”

Üç gündür sol kalçamdan ayağıma doğru giden kesintisiz bir ağrı vardı. Açıkçası bel fıtığı olmasından korkuyordum. Bel fıtığı değilmiş çok şükür. Doktorun verdiği egzersizleri yapmam yeterli olacakmış.

Doktoruma teşekkür edip odasından çıktım

Saat tam 10.28’di.

Bulunduğum yer ile tramvay durağı beş dakikalık bir mesafedeydi. Yürümeye başladım. Yürüyordum yürümesine ama sol ayağımdaki rahatsız edici ağrı çok acı veriyordu. “Eee Tayfun, yetmiş yaşına basan biri olarak böyle rahatsızlıklara alışsan iyi olacak” dedim ve kendi kendime güldüm.

x

 

Yedi dakika içinde duraktaydım. Durak çok kalabalıktı nedense. Çarşamba olduğunu hatırladım birden. Öyle ya semt pazarı vardı bugün. Neyse ki çok beklemedim. Tramvay hemen geldi ve kapılarını açar açmaz duraktakiler, inenleri beklemeden içeriye girmeye başladı. Bazen insanları anlamak mümkün olmuyordu. Boş yer olmadığı halde neden acele edilirdi ki?

Tramvayda genellikle oturmam. Mutlaka benden daha yaşlı birine ya da bir hanıma yer veririm. Kimse beni yaşım gereği bu konuda zorlamıyor ama rahat edemiyorum işte. Ayakta durabildiğim sürece bu böyle devam edeceğe benziyor. Ama bugün otursam iyi olacaktı. Çünkü ayak parmaklarıma doğru giden ağrı daha da artmıştı. Yer bulamayacağımı bile bile yine de etrafa bakındım. Bir ihtimal birileri çıkar da yaşıma hürmet yer verebilirdi. Öyle de oldu. Yirmili yaşlarda gözlüklü bir genç ayağımın aksadığını gördüğünden olsa gerek yerinden kalkıp “Buyur amca” dedi. Ne yalan söyleyeyim çok sevinmiştim. Saygılı gençler hâlâ vardı. Ama o da ne? Yaşı otuzlarda bir adam, beni itip gencin kalktığı yere oturuverdi. Şaşırmıştım. Yer veren genç de şaşırmıştı. “Amca için kalkmıştım” dedi kibarca ama adam cevap bile vermedi. “Kalkar mısınız, buraya bu amca oturacak, baksanıza ayağı aksıyor” diye ikaz etti. Adam oralı bile olmamıştı. “Sana mı soracağım?” diye itekledi genci. Ayakta duran hanımlardan birisi, öfkeyle “Bu nasıl iş yahu. Hem suçlu hem güçlü”  diye bağırdı.

Böyle bir durumda olay çıkarmak huyum değildir ama bana yer veren gencin beni savunması karşısında tarafsız kalamazdım. Ayrıca hakkımın gasp edilmesine de razı olmamalıydım. Hiç düşünmeden adamın kolundan tutup kendime doğru çektim. “Kalksan iyi olur aslanım” dedim sert bir şekilde. Önce kalkmayacaktı ama diğer yolcuların tepkisini görünce, ağır ağır yerinden kalktı. “Al hayrını gör” der gibi yüzüme baktı. Hiçbir karşılık vermedim. Sadece bana yerini veren gence bakıp teşekkür ettim.

Yolculuk boyunca adam karşımda ayakta durdu. Arada bir sert sert bana bakıyordu. Hatta homurdandığını bile duyabiliyordum. Zamanı ayarlanmış bombanın üzerinde oturuyor gibiydi. Her an patlayabilirdi. Canım sıkılmadı diyemem. “Belki adamın derdi vardır” diye düşünmek istedim ama bu düşüncemden hemen vazgeçtim. Çünkü adam kaba ve bencildi.

 

İneceğim durağa gelmiştim. İnmek için yerimden kalktığımda adam da kapıya doğru yöneldi.

 

Demek aynı durakta inecektik.

x

 

Adam önde ben arkada yürümeye başladık. Bir an tramvaydaki yer verme olayının büyütüldüğünü hayal ettim. Mahkeme salonunda hâkime durumu anlatıyor buldum kendimi. Muhtemelen hâkim beni haklı bulurdu ama adamın yüzünü görünce de haklılığım haksızlığa dönerdi. “Pes doğrusu” derdi Hâkim, “Adamın yüzüne ne hale çevirmişsiniz.” Öyle ya hayalimde de olsa kendimi kaybedip adama saldırmış oluyorum mesela, kafa atmışım. Bu yüzden yüzü gözü kan içinde kalmış adamın. Karar. İki gün hapis. Kendi kendime gülmeye başladım ve mahkeme salonunu kafamdan sildim.

 

Adam hala önüm sıra yürüyordu. Allah Allah nereye gidiyordu bu adam? Önümde yürüdükçe kim olduğu hakkında tahminler yürütmeye başladım. Otuzlu yaşlardaydı. Uzun boylu ve kalıplıydı. Üzerindekilere bakılacak olursa varlıklı biri olduğu söylenemezdi. Kot pantolon ve kazak vardı üzerinde. Saçları dağınıktı. Aşağıya doğru sarkan bıyıklarıyla da itici görünüyordu. Yürürken arada bir geriye baktığını söylememe gerek yok sanırım. Yine pis pis bakıyordu. Biraz işkillendim. Hatta yalnız kalırsak üstüme yürür diye de korktum. İri yarı adamdı, korkmalıydım zaten. Ondan uzaklaşmak için yan sokağa saptım.

Ama nafile…

Sokağın sonunda adamla tekrar karşılaştım. Meğer iki sokak aynı yola çıkıyormuş. Bu defa ben ona yan yan baktım. Ne oluyor yani beni mi bekliyordu sokağın sonunda? Yok beklemiş olamazdı ama neden aynı yöne gidiyorduk? Sonra birden aklıma dank etti. Bizim siteye gidiyor olamaz mıydı?

Evet bizim siteye doğru gidiyordu adam. Artık bundan emindim.

Tesadüfün böylesi de varmış demek dedim. Adam gelsin bizim apartmana girsin, olacak şey miydi bu?

Ayağımın ağrısı iyice azmıştı.

x

 

Apartmana girdiğimde adam benden önce geldiğinden asansör bekliyordu. Ayrıca asansörü bekleyen yaşlı bir kadınla küçük bir kız da vardı. Kızın kucağında beyaz bir kedi.  Yaşlı kadına iyi günler dedim. Küçük kıza da “Ne şeker kedin varmış senin bakayım” diye takıldım. “Adı ne bunun?”

“Minnoş” dedi küçük kız en sevimli haliyle.

Bu konuşmalar olurken adam, “Apartmanda kedi, köpek beslemenin yasak olduğunu bilmiyor musunuz?” dedi. Artık emin oldum. Tramvaydaki yer meselesi, şimdiki bu sözleri duyunca bu adam tam sopalıktı. Bu adam bir bela, bir virüstü. Ortalıkta dolaşmaması gereken bir virüstü hem. Biraz ileriye götürsem cehenneme layık biri diyebilirim. Ne yani küçük bir kıza söylenecek bir şey miydi bu? Apartmanda kedi köpek beslemek yasakmış. Hey Allah’ım bu nasıl bir adamdı? Ne kendinden büyüklere saygısı ne de küçüklere sevgisi vardı. Dayanamayıp, “Bu apartmanda yenisiniz galiba” dedim. “Burada oturanlar komşulara rahatsızlık vermemek koşuluyla kedi de köpek de besleyebiliyorlar. Son apartman toplantısında bu doğrultuda karar alındı.”

“Evet bu apartmanda yeniyim. Ama toplantıda yanlış karar almışsınız. Bu hayvanların hepsi pis. Özellikle kediler. Ben asansöre bile binmem bu kedilerle.”

“Bir dahaki toplantıda fikrinizi söylersiniz bayım.”

“Söyleyeceğim tabi, elimden gelen her şeyi de yapacağım hiç merak etmeyin siz. Bu arada tramvaydaki davranışınızı da unutmuş değilim.”

Eskiden olsaydı böyle durumlarda neler yapacağımı bilirdim. Tekme tokat girişirdim herhalde adama. Doğduğuna pişman ederdim. Eskisi gibi değilim artık. Yaş kemale erdi. Başkalarının öyküleri içine girmemeyi öğrendim.

“Öyle olsun” dedim.

Canım sıkılmıştı. Bu adamla aynı asansöre binmek istemedim. Asansörde de tatsızlık çıkarırdı bu adam ama çaresiz beraberce binecektik.

Asansör inip de kapı açıldığında, adam hızla içeri girdi. Yaşlı kadın adımını atmıştı ki küçük kızın kucağındaki kedi yere atlayıverdi. Küçük kız ne yapacağını şaşırmıştı. “Gel Minnoşum, gel buraya” dedi şaşkınlıkla. Kedisini yakalamak için basamaklardan aşağıya inmek istedi. Ben, “Sen bekle şeker kız, ben yakalarım şimdi onu” diyerek birkaç basamak indim. Kedi çok munisti. Bir iki miyav dedi. “Gel bakalım Minnoş” diyerek eğilip kucağıma aldım. Bu arada adam asansörün kapısını kapatıverdi. Kapatırken de en nemrut haliyle, “Ben sizi bekleyemem, bundan sonraki asansörle gelirsiniz artık.” dedi.

 

Yazlı teyze, küçük kız ve kucağımda kedi ile ben olduğumuz yerde dona kalmıştık. Yaşlı teyze “La havle ve la kuvvete” dedi. Küçük kız, “Minnoşum neden kaçtın kucağımdan” diyerek kediyi almak için ellerini bana doğru uzattı. Ben, “Allah’ından bul emi” diye adamın arkasından bağırdım.

Beklemeye başladık.

Asansör bir, iki, üç… Ve sonunda on sekizinci katta durdu.

Saat tam 11.30’du.

Yaşlı kadın dua ediyordu.

Benim ayaklarımdaki ağrı biraz azalmıştı.

Küçük kız kedisini seviyordu.

Ve üçümüz bencil bir adamın bindiği asansörün aşağıya gelmesini bekliyorduk.

Beklerken korkunç bir gürültü duyduk. Ben deprem oluyor sandım ama etrafımız sallanmıyordu. Çok korkmuştuk. Sonra ses derinliklerde bir anda kayboldu. Her yer toza bulandı.

 

Asansör on sekizinci kattan yere çakılmıştı.

 


 
 
 

Yorumlar


1/5
Search By Tags
  • Facebook Classic
  • Twitter Classic
  • Google Classic
Follow Us
bottom of page